Mardin'in Cumhuriyet caddesinde aracımıza doğru ilerliyoruz...
Mekanların çoğunu gezdiğimi ve kalanlarıda nasıl sıraya koyacağımı düşünüyorum...
Elime haritamı aldığımda, iyikide uğradığımızı düşündüğüm Sitti Radviyye camiini görüyorum...
Efendimizin ayak izinin bulunması ve mihraplarında İslam'ın en güzel kaidelerini barındırması sebebiyle önemli olan bu cami, küçük rehberlerimiz Özmen ve Mehmet ile de buluşturacaktı bizi...
Ve beraberce Sitti Radviyye, Deyr-ül Zaferan Manastırı, Kasımiye Medresesini keşfe çıkacak, bol bol sohbet edecektik...
Caddenin sonuna doğru, sol üst taraflarda aradığımız camiyi Mardinli bir beyden soruyoruz. Mardin de ara sokaklara arabayla girebilmek mümkün değil. Sokaklar oldukça dar ve rampa. En yakın yere parkedip tarif üzere taşlı yollardan yukarı doğru çıkıyoruz.
Mardin de yapılar birbirine çok benzer ve kimi kültürel mekanlar sokakların arasına sırlanmış gibi...
Tekrar tarif almak istiyoruz ve karşımıza çıkanlar küçük rehberlerimiz Mehmet ve Özmen...
Sitti Radviyye Camiini onlar anlatmak istiyor bize. Bu teklif reddedilmez diyoruz ve kapının eşiğinden adımımızı atıyoruz. Sitti Radviyye Camii aynı zamanda içinde Hatuniye Medresesini de barındırıyor. Artuklu Sultanı Sultan Kudbettin İlgazi tarafından annesi için yaptırılmış, Sultan'ın ve annesinin türbeleride bu mekan içinde ziyaret edilebilir. Efendimize ait olduğuna inanılan, dışı ahşap çerçeveli bir camekan içinde Hz. Muhammed'in (SAV) ayak izi bulunuyor. Çerçevenin sağ kenarında bir boşluk bulunuyor, bu boşluğa burnunuzu dayadığınızda gül kokusu geliyormuş.
Efendimizin ayak izinin Mardin'e nasıl geldiğine dair rivayeti küçük rehberimiz Mehmet'den dinliyoruz;
Yavuz Sultan Selim Mısır seferine giderken Diyarbakır ve Mardin den geçer. Mardin halkı şehrin anahtarını Sultan'ın komutanlarına teslim eder. Mardinlilerin bu davranışı Sultan Selim'in çok hoşuna gider ve kutsal emanetlerin bir kısmını burada bırakarak Mardinlileri ödüllendirir. Bu emanetlerin bir parçasıda Sitti Radviyye camiindeki peygamberimize ait ayak izidir.
Ardından Mescid'e geçiyoruz;bu mescidin mihrabına o kadar güzel anlamlar işlenmiş ki... büyük bir ciddiyetle mescidin mihrabına geçen isim, küçük rehberimiz Özmen ve ondan dinliyoruz bu kez mihraba saklanan güzellikleri;
Mihraptaki iç içe geçen sütunlar birlik, beraberlik ve kardeşliği , 63 yıldız motifi; peygamberimizin vefat ettiği yaşı, 40 gül motifi efendimize peygamberliğin verildiği yaşı, lale motifi; tek ve bir olan Allah'ın vahdaniyyet sıfatını, güneş motifi; İslamiyet'in güneşini, yukarıdaki 5 çizgi islam'ın şartlarını, mihrabın üstündeki 8 oluk; 8 cennet kapısını anlatmakla beraber bu mihrabta söylenen; birlik beraberlik içinde yaşarsanız, Allah'ın birliğine peygamber'in sünnetine uyarsanız, İslamiyet'in 5 şartına uyarsanız; bir güneş gibi doğarsınız, hem bu dünya hem de ahiret hayatınızı kazanırsınız ve cennetin sekiz kapısınin birinden girmeye hak kazanırsıniz... diye ekliyor ve amin dedirtiyor bize bu küçük adam.
Aynı zaman da akustik bir özelliğe de sahip olan bu mihrapta, ezan okunduğunda mihrabın yukarısında bulunan sekiz oluktan eşit miktarda ses dağılıyor ve ezanı herkezin eşit bir şekilde duymasını da sağlıyormuş.
Mescid'in hemen yanından açılan ve kapısı bir metreden biraz fazla olan odacığa giriyoruz. Bu kapı girişinin kısa olmasının amacı da öğrencilerin hocalarının yanına girerken eğilerek huzura çıkmaları ve saygıda kusur etmemeleri içinmiş.
Sitti Radviyye ( Hatuniye medresesi) den kareler..
Sitti Radviyye de büyülendikten sonra ,Deyr-ül Zaferan Manastırına doğru yol alıyoruz. Yol boyunca sohbet koyu.
Özmen Kürt, Mehmet Arap kökenliymiş...Mardin den bahsediyorlar...Dinlerin ve dillerin ortak şehri...Yıllardır biz burda huzur içinde yaşıyoruz diyorlar...Mahallemizde Türk, Kürt, Ermeni,Süryani hepsi var diyorlar...
Sohbet biterken Eski Mardin'e 4 km'lik uzaklıkta olan manastıra ulaşıyoruz. Süryaniler için önemli olan Manastır, koca bir arazide tek başına kurulmuş ve güzel bir manzaraya sahip. Adını çevrede yetişen zaferan (safran ) bitkisinden alan manastıra farklı zamanlarda farklı eklentiler yapılmış. Ziyaretçileri 15 er dakikalık periyodlar halinde alıp, manastır hakkında bilgi veriyorlar. Biz bu gruplara erken dönüşümüz sebebiyle katılamadık.
Deyr-ül Zaferan Manastırından kareler...
Manastırdan ayrılırken Kasımiye Medresesi için tekrar Eski Mardin'e doğru yol alıyoruz...
Kasımiye Medresesi; Artuklu döneminde yarım kalan medreseyi Akkoyunlu hükümdarı Kasım ibn Cihangir tamamlatmış. Bu medrese taş işçiliğinin en güzel örneklerinden. Şafi mescidi en büyüğü olmak üzere Hanifi mescidiyle beraber iki mescidi bulunmakta. Mezopotamya Ovasına hakim bir cephede kurulmuş olan medresede astronomi, matematik,kimya gibi ilimler ders olarak verilmiş.
Medresede bulunan çeşme ve devamında gelen su havuzlarının İslam Tasavvufu Felsefesine göre bir yorumu var. Çeşmeden akan su; çocuğun doğumunu, suyun düştüğü yer; çocukluğu, sonraki geniş uzun kısım; ergenliği, ince ve uzun kısım; yaşlılığı, geniş su havuzu ise mahşeri anlatmakta...
Kasımiye Medresesi'ni de gördükten sonra dönüş için yola koyulduk...
Önce Mehmet ve Özmen ile vedalaşıp, uygun bir yere bıraktık. Kimbilir bir daha karşılaşmak nasipte var mıdır? Ama ben onların kültürlerine bu kadar hakim bilgi ve duruşlarını asla unutmam ömrüm boyunca...
Unutmadan Mardin de en çok beğendiklerimden Kasım Tuğmaner Camii'nin dantel gibi işlenen kapısını paylaşmadan edemem;
Ve Mardin'in meşhur Bıttım sabunları...Defnelisi,Menengiçlisi...En kalitelisinden en ucuzuna...
Böyle evlerde yaşamayı çok isterdim. Eski Mardin evlerinden örnekler;
Mardin'in labirenti andıran dar ve uzunca sokakları;
Tek yönde ilerleyen ve her iki tarafında mağaza, kuyumcu, market gibi ihtiyaçların bulunduğu Cumhuriyet caddesi;
Ve Şehr-i Mardin'e veda ederken ;
Gecesi gerdanlık olarak dillere dolanan Mardin'i gece yüzüyle izleyemedim...
Telkari'nin en güzel örneklerinin bulunduğu Midyat'ı ve Mor Gabriel Manastırını gezemedim...
Mardin için önemli lezzetlerden Kaburga dolması ve Harire tatlısını deneyemedim...
6-7 saate sığdırdığım bu şehir ile tekrar gelmek üzere vedalaştım...
Belki birgün tekrar nasip olur inşallah...