Uzun süredir okuduğum kitapları paylaşıyorum. Seyahat defterim bölümüne biraz ara verdim sanırım. Gezdiğim ve gördüğüm birçok şehri bu bölümde bir çırpıda yazıvermişim. Bir baktım ki elimde birşey kalmamış. Araya koca bir kışda girince, insanın pek bir yere hareket edesi gelmiyor inanın. Bahar'ın gelişi ile birlikte rotama 2 yeni yer daha ekledim inşallah...Artık hava durumu da düzeldiğine göre yeni yerler gezip görmek ve keşfetmek, taze taze de blogda yazmak nasip olsun diyelim.
Bu yazımda Osmanlı'nın 2. Başkenti Edirne'yi yazmak istedim. Sabah erken saatlerde çıkıp, günübirlik keşfedilip dönülebilecek bir rota Edirne. Keza biz daha da geç çıktık diyebilirim. Öğle 13.00 da Edirnede idik. İstanbuldan ortalama 2.5 saatte yol aldık yeni rotamıza.
Daha önceki yazılarımda da yazmıştım, manevi değerler benim için önemlidir.Bu yüzden Edirne içinde önem arzeden Selimiye ile başlamak istiyorum bu küçük şehre...
Hava cam gibi parlak oldukça da sıcaktı. Selimiye'nin karşısındaki otoparka çektiğimiz gibi doğruca bir Mimar Sinan şaheseri olan camiye doğru yol alıyoruz. Huzur boyumuzu aşmış durumda:)) Kocaman bir avluya geçip caminin ön girişinden Selimiye'yi ziyaret ediyoruz. Selimiye aslında bir Külliye...Külliye ise, Osmanlı döneminde içerisinde Cami ,medrese, çeşme,şifahane gibi birçok yapıyı bir arada bulunduran mekanlara verilen isim. Selimiye de birden çok yapıyı içerisinde barındırıyor. Selimiye'nin hemen sağ tarafında Darulkurra medresesi, sol yanında ise Darulhadis medresesi bulunuyor. Darulkurra medresesi'nin hemen yanından girilip gezilecek birde arasta çarşısı var Edirne'nin.
Birçok şehirden ziyaretçisi var Selimiye'nin. Herkez hayran hayran bakarken, bir tarafdan da minarelerinden yankılanan ezan sesine büyüleniyoruz bu şaheser yapının.
Selimiye; II. Selim zamanın da Mimar Sinan tarafından yaptırılmış. Mimar Sinan'ın ustalık eserim dediği Selimiye, kubbeli yapı geleneğininde zirve noktasını temsil edermiş. Dış güzelliği olduğu kadar içi ile de muhteşem bir görsel sunan Selimiye'den bir kaç fotoğraf paylaşmak istiyorum...
Selimiyeden kareler...
Bahsettiğim üzere, caminin sağ yanında dönemin Darulkurra medresesi yer alıyor. Cami çıkışında, müze haline getirilmiş medreseyi ziyaret ediyoruz. Osmanlı döneminde bu medreselerde öğrencilere Kuran öğretimi yapılıyormuş. Haftanın 4 günü 5 ders yapılır, Kuran usulüne göre öğretilirmiş. Derslerini başarı ile geçenler icazetname alır, Hafız ünvanı ile mezun olurlarmış. Medresenin odacıklarında zamanın talebelik hallerine dair birçok tasvir bulabilirsiniz. Müze içerisinde Osmanlı döneminden kalma birçok eserinde sergisi yer alıyor.
Darulkurra Medresesinden kareler...
Selimiye'nin sol yanında yer alan mekan ise Darulhadis Medresesi... Burada da Osmanlı zamanında öğrencilere Hadis ilmi verilirmiş. Bu mekanda müze haline getirilmiş. Medresenin odacıklarında balmumundan yapılmış Mimar Sinan heykeli ve Osmanlıya dair birçok sergi de görülebilir.
Şehrin arastası ise Darulkurra Medresesinin hemen yanında bulunuyor. Edirne'ye özgü malzeme almak için ziyaret edilebilir bir mekan.
Edirne ile ünlenenler arasında yöreye has ciğer gelir. Sosyal medyada da yazmıştım. Ciğer sevmeyip Edirne de ciğer yiyip ciğerci olmak tabiri vardır. Ciğer sevmeyen biri olarak önüme gelen porsiyonu bititrmedim değil. Bizim ciğer yemek için seçtiğimiz yer Balıkpazarında Kamil ve İlhan Ustaların yeriydi. Edirne de ciğer işini ilk yapanlarmış öğrendiğimiz kadarı ile...Daha önce mekanları başka biryerdeymiş, yetmeyince daha geniş bir mekana çıkmışlar. İki katlı dıştan tarihi bir izlenim veren, içi oldukça modern iki katlı bir binada hizmet veriyorlar. Teşekkür edip çıkarken, lokantanın sahibinin eşi olduğunu düşündüğüm ( sadece bir tahmin) hanım, gezilecek yerlerin listesini tutuşturuyor elime...
Kazım ve İlhan Ustaların yeri...
Edirne oldukça küçük bir yer. Gitmek istediğiniz mekanlara kısa sürede ulaşıyorsunuz. Trafik sorunu da olmayınca gezebilmek daha çok keyif veriyor. Gitmeden önce şehir hakkında araştırdığım bilgilerin yanında, Lokantadan aldığımız liste de fikir veriyor tabiki ve biz Meriç nehrine doğru gitmek için yol tarifi alıyoruz otopark görevlisinden ve çok kısa bir süre sonra Meriç Nehri üzerine geliyoruz. Pazar günü dolayısı ile oldukça kalabalık. Nehir kenarındaki tüm çay bahçeleri tıkabasa dolu. Yer bulamadığımız çay bahçelerinden birinde, meriç nehrinin fotoğrafını çekmek istiyoruz.
Bu yol üzeinden gidilen bir de karaağaç bölgesi var. İki yanı uzun selvilerle bezenmiş yoldan, ister faytonla ister kendi aracınızla karaağaç bölgesine ulaşabilirsiniz. Yol taşlı olduğundan fayton üzerinde oldukça toz yutabilirsiniz:))) Biz yine de faytonu tercih ettik. Fayton sahibi gittiğimiz bölgede tarihi Tren Garını ve Lozan anıtını görebileceğimizi söylüyor.
Bunlardan ziyade benim en çok beğendiğim yol boyunca , güzergahta bulunan iki katlı, tarihi olduğunu düşündüğüm evleri, çay bahçesi ve cafe olarak hizmete sunmuşlar. Yeşillikler içinde, sıra sıra birbirine bitişik minik ev cafeler en çok hoşuma giden yerler oldu bu bölgede.
Faytondan tarihi Tren Garını görmek üzere iniyoruz. 15 dk. bekleme süresi var faytonların. Bu süreyi aşmamak kaydıyla şuan Trakya üniversitesine ait olan tarihi tren garını görüyoruz. Hemen yanında yılların yorgunluğunu taşıyan tarihi bir tren ve en sağda Lozan anıtı.
Tarihi tren Garı.
Karaağaç Bölgesi...
Geldiğimiz rotayı faytonla bir çırpıda geri tepiyoruz. Bir sonraki rotamız II. Bayezid külliyesi. Yolları biraz karıştırınca ziyaret edilecek başka mekanlarda çıkıyor karşımıza. Bunlardan biri Adalet Kasrı. Edirne'nin Sarayiçi mevkiinde bulunan kasır, Edirne Sarayına ait olup ayakta kalabilen tek yapısıymış. Kanuni Sultan Süleyman'ın bu kasırda Kanunlarını yazdığına dair rivayetler varmış.
Adalet Kasrı...
Ve biraz daha ileride Edirne Sarayına ait kalıntılarıda bulabilirsiniz. Aynı bölgede bulunan Balkan şehitliği var birde. Bulgarlara esir düşen ve sarayiçinde açbırakılarak şehit edilen 20.000 asker ve sivilin aziz hatıralarını yaşatmak için yaptırılmış bu şehitlik. Bu yazıyı okuyanlar birer Fatiha gönderebilirler şehitlerin aziz ruharına...
Balkan Şehitliği...
Şehitlikten ayrılırken II. Bayezid Külliyesi'ne doğru yolumuz düşüyor. Edirne küçük, 5dk içinde külliyenin önündeyiz:)) Tarihte daruşşifa olarak kullanılan müzenin kapanmasına yarım saat kala yetişiyoruz. Osmanlı döneminde birçok hastalığın tedavisi yapılan mekanı ziyaret ediyoruz. Sağlık müzesinde; zamanın tıbbi teknikleri, tedavi şekilleri, tıp eğitimi tasvirleri yer alıyor...
Sağlık müzesi...Daruşşifa...
Müzenin ardından Daruşşifa'nın hemen yanında yer alan II. Bayezid Camiini de bir solukta ziyaret edip İstanbula doğru yol alıyoruz.
Edirne ye yolu düşen bizim göremediğimiz üç şerefeli camiye de uğrasın derim.
Yeni bir yer daha görüp keşfetmenin mutluluğu, başka bir şehrin kültürünü görmenin güzelliğiyle de bırakıyoruz Edirne'yi arkamızda...
Başka bir yazıda Kuzey Kıbrısla tekrar buluşuruz inşallah:))
instagram/ayseefnan