Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

16 Aralık 2014 Salı

KÜTÜPHANEMDEN 40 MEKTUP



  

     40 Mektup/ Mehmet Fatih ÇITLAK

  Bazı kitaplar için çok şey yazılabilir. Bunlardan bir taneside Mehmet Fatih Çıtlak'ın 40 Mektup isimli kitabıdır. Bazı kitapları elinize aldığınızda bırakamazsınız. Bu sayfayıda bitireyim...hadi şu sayfada eksik kalmasın... derken kitabın yarısı gelmiştir bile... Bana göre bu kitaplardan biridir 40 mektup. Bir gencin,  bir tasavvuf şeyhinden etkilenmesi ve bu husustaki konuları Ankazade Halil Efendi'ye mektup yoluyla danışmasını konu alıyor. Bu mektuplar Tasavvufa alaka duyan bu gencin Tasavvuf yolunda yaşadıklarını, tecrubelerini ve fiziksel değişimlerini içeriyor aslında. Fiziksel değişimden kastım şu ki; bu genç, huşu içinde yaptığı zikirlerde, belli bir süre sonra kalbinin atmadığını ve bu konuda ürktüğünü dile getirir mektubunda...ve artık genc Tasavvuf yoluna girmiştir...

   Kitapta Tasavvufa ilgi duyanlar, bu ekolle ilgili bir çok hususu da öğrenebilir.
 






tamamı »

KÜTÜPHANEMDEN LİMON AĞACI








      Birkaç yıl önce okuyup çok etkilendiğim, gerçek bir hikaye olan Limon Ağacı, Ortadoğu'nun kalbi Filistini anlatıyor. İsrail asıllı bir anaokulu öğretmeni ile Filistinli bir Avukat'ın ortak noktaları olan ve iki tarafında hayallerini bıraktığı, kitabında ismine ithafen  bahçesinde bir limon ağacının da bulunduğu ev üzerinden başlıyor hikayeleri...

      Ve yıllar sonra kesişen hayatlar...birbirini sorgulayan düşünceler....Filistinlilerin topraklarından çıkarılışı...aslında bir ülkeleri olmayan Yahudilerin dünyanın dört bir yanından toplanarak Filistin'e yerleştirilmeleri ve çatışmalar...Filistin'e dair güncel haberlerden de görüp duyduğumuz herşey bu kitapta saklı...

                                                                        

                                                                                   Limon Ağacı/ Sandy TOLAN

tamamı »

9 Aralık 2014 Salı

SEYAHAT DEFTERİMDEN KAPADOKYA NOTLARIM




  Seyahat sitelerinde yada görülmesi gereken yerler listelerinin en başlarında gelir Kapadokya...

 Farklı coğrafyası, doğal oluşumları, peri bacaları ve güneşin doğuşunu gökyüzünden izlemek isteyenler için balon turları ile seyahat severlerin uğrak noktalarındandır bu fantastik diyar.

 Adıyaman'dan sonraki rotamızdı Kapadokya...Hala pişmanımdır bu şehir için kısıtlı bir vakit ayırdığımıza. Gezdik, gördük, öğrendik...fakat eksik yerlerde bırakmadık değil...

 Nemrut'un ardından güneşin doğuşunu yüzlerce metre yükseklikten izleyebileceğiniz çok özel bir yer burası...bu heves düşürdü bizi Kapadokya yollarına...daha sınırlarına girmeden bile yol kenarındaki geniş arazilerde doğal yer şekilleri ve oluşumlarına rastlayabiliyor ve Nevşehir'e yaklaştığınızı hissedebiliyorsunuz.

Kapadokya'ya yaklaşırken yol kenarındaki doğal oluşumlardan kareler...





 Konaklayacağımız otelimiz Ürgüp Göreme'ye biraz daha uzak, Nevşehir'in Ayvalı köyünde (eski adıyla Aravan; yani suların durgunlaştığı yer) bulunan butik bir oteldi. Otellere değinmişken; Kapadokya da size başka bir dünyada yaşıyormuş hissi verecek birçok fantastik otel bulabilirsiniz. Doğal oyuklara kurulmuş ve Cave House olarak tanımlanan bu oteller ayrıca görülmeye değer...

 Bizim otelimiz tam da böyleydi. Doğal kaya oyuklarına kurulu, odaların içi mağara olup, dekoru oldukça otantikti...Etaminden nevresim takımları, yüksek ve oldukça eski metal bir karyola, otantik bir kilim, koltuk ve büfe odamızda bulunanlardandı... Otelin avluyu andıran dış kısımlarına ise yine otantik ferforje koltuk ve şilteler masa ve sandalyeler atılmıştı...Otelimizin manzarası ise, yine doğal kaya oluşumları ve alttan geçen küçük bir dereye bakıyordu...

  Çanakkale notlarımı yazarken butik otellerin verdiği samimiyetlerden bahsetmiştim. Buradaki otelimizin aşçısıda Kayseri'den gelen bir hanımdı. Onunlada sohbetlerimiz olmuş, gittiğimiz heryerde tanıştığımız ve sohbet ettiğimiz kişilere bir yenisini eklemiştik...

Otelimiz ve Kaya oluşumlara kurulan otellerden  kareler...





  Otelimizde yemek yerken sunulan bu şirin peçete halkasına bayılmıştım. Bu iğne oyası ile süslenmiş peçete halkası bile ortamın havasına o kadar uygundu ki...




 Otelimize yerleştikten sonra Kapadokya'yı tanımak için yola koyuluyoruz. Trafik problemi olmadığı için uzakta olsa gideceğiniz her yere kısa bir zamanda ulaşıyorsunuz.

 Unesco Dünya Miras Listesine adını yazdıran bu fantastik diyardan bahsedersek eğer...

 Milyonlarca yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu tabakaları rüzgar ve yağmurun aşındırmasıyla oluşmuş bu şekiller. Tarihte burada yaşayan medeniyetlerde bu oluşumlara ev ya da kilise gibi mekanları oyarak bir kültür başlatmışlar. Bu bölge üzerinde şapkası olan peri bacalarından ibaret değil. Kapadokya bölgesini gezerken oldukça farklı şekiller görebilirsiniz. 

 Yolumuz Ürgüp de bulunan ve Kapadokya'nın simgesi haline gelen Üç Güzellere doğru düşüyor. Turistlerin uğrak yeri olan bu mekanda, yolun daha yakınına konumlanmış ve bir arada bulunan uzunlu kısalı üç tane peri bacasını görüyoruz. Bir efsaneye göre Üç Güzeller prenses, çoban ve çocuklarını simgeliyormuş. Üç güzellerin bulunduğu yerden daha uzaklardaki oluşumlarıda mekanda bulunan dürbün yardımıyla izleyebilirsiniz...

Üç güzellerden bir kare...



 Kapadokya'nın peri masallarındaymış hissi veren fantastik yollarında, dizisiylede meşhur olmuş Asmalı Konak'a doğru yol alıyoruz. Peri masalları ya da fantastik diyar diyorum çünkü; gerçekten çok değişik oluşumların arasından geçiyorsunuz...

 Gelelim Ürgüp'ün en güzel konaklarından Asmalı Konağı keşfetmeye... Kapadokya da ki konakların dış yapısı bana Urfa da ki konakları hatırlatmadı değil. Girişte Kapadokya ya özgü satış yapılan hediyelikler vardı.Bazı odalar müze haline getirilmiş ve belirli objeler sergileniyordu. Dışardan bakınca küçük gibi görünen bu Konağın arka kısmında oldukça büyük avluları ve birçok bölümü var. Dizisiyle de ünlü bu Konak, Kapadokya da uğrak yerlerden...Yine her gittiğimiz şehirde olduğu gibi el emeği göz nuru işlerini satan yöre hanımlarına rastlamak mümkün...

Asmalı Konak'tan kareler...










 Ertesi gün için Kapadokya'nın önemli aktivitelerinden Balon turumuz var...

 Kapadokya'ya gelen yerli yabancı her turistin hayalidir balon turu yapmak. Ücretleri en düşükten en yükseğe kadar birçok firma bulabilirsiniz bu turları düzenleyen. Tabiki güvenilir bir firma olması ilk tercih olmalı benim için...

  Ve saatler 4.30-5.00 dolaylarındaydı...Balon firmamızın servisi bizi almak için otelimzdeydi. Firmalar sabahın erken saatlerinde balon turu yapacak olan misafirlerini servisleriyle aldırıyor, ardından balonun kalkış mekanına teslim ediyor. Balon turu bittikten sonra yine aynı şekilde her firma kendi misafirlerini alıp, otellerine kadar bırakıyorlar. Ürgüp Göreme civarlarına en uzak otel bizimki olduğu için  servisimiz ilk olarak bizi aldı. Ardından diğer yolcuları almak için bir kaç otele daha uğradık. Kapadokya yollarında ilerlerken şoförümüzden blölgeye özgü, kişiye özel turların olduğunu öğreniyoruz. Örneğin; oteliniz size bir araba ve şoför gibi olanaklar sağlayarak Kapadokya'nın heryerini gezmenize çok uygun fiyatlarla imkan sağlayabiliyor. 

 Biz sohbet ederken servisimize yeni yüzler katılıyor.  Balonumuzda bir balayı çifti, 6 kişilik İngiliz bir aile, 2 Çinli ve bir Amerikan turist vardı. Balon turları 2 kişiden 20 kişiye kadar yapılabiliyor. Eğer turunuz size özel olsun istiyorsanız, fiyat farkıyla birlikte 2 kişilik balonlarla  da tur yapabilmeniz mümkün.

 Balonumuzun kalkacağı yere geldiğimizde hava hala ağarmamıştı. Ağustos sonu Eylül başıydı fakat İç Anadolu karasal bir iklime sahip olduğu için  gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok fazla. Sabaha karşı dondurucu bir soğuk oluyor. Bunu bildiğimden otelden kaşe bir panço temin etmiştim.

 Firmamızın sabah kahvaltısı niyetiyle verdiği ikramla birlikte, balonumuzun hazırlık aşamalarını izliyoruz. 

Devasa bu balonlar...Balon kalkış yapacağı yere kamyonetle getiriliyor. Daha sonra havayla biraz şişirilip balonun asıl kalkışını sağlayan ateşleme sistemi devreye giriyor. Balon tamamen şiştikten sonra  birkaç kişinin yardımıyla yatay haldeki sepet düz konuma getiriliyor.


 Balonumuzun hazırlık aşamalarından kareler...







  
  Merdiven yardımıyla boynumuza kadar gelen sepetin içine atlıyoruz. Sepet içinde bir kaç bölüm mevcut. Bizde sepet içerisinde bir turistle beraber ayrı bir bölüm içindeydik. Kapadokya da Türkler olduğu kadar yabancı pilotlara da rastlayabilirsiniz. 

 Başımızın üstündeki kocaman ateşleme sistemine, pilotumuz yeni bir aksiyon veriyor ve ısınan hava yükselir mantığıyla balonumuz yavaş yavaş yerden yükseliyor... Ve bizimle beraber gökyüzüne yükselen onlarca, rengarenk balonlar...

Kalkışın beraber yapıldığı Balonlardan kareler...


                                      








 Balonun herhangi bir yönlendirme sistemi olmadığı için, pilot rüzgarın yönüne göre hareket ediyor. Kuşbakışı tüm vadileri, peri bacalarını, doğal oluşumları  görebiliyorsunuz. Zaman zaman balon 5000 metreye kadar yükselip, zaman zamanda yere 5-6 metre yakınlığa kadar iniyor. Kocaman, sivri doğal oluşumların arasından dev balonlarla geçiş yapıyorsunuz.

Doğal oluşumların arasına kadar inen balonlardan kareler...





Güneşin doğuşunu binlerce metre yükseklikten izlemiştik...


Balon ile gün doğumundan kareler...








 Gün doğumunun ardından kuşbakışı Kapadokya civarları...




  






                                      





  Ortalama bir saat süren yolculuğumuzun ardından, rüzgarın yönüne göre pilot ineceği yeri seçiyor ve ona göre firma görevlilerine koordinat bildiriyor. Hafif bir sarsıntıyla iniyoruz gökyüzünden yeryüzüne...

  Ve adet üzere  balon turu sonrası, içecek ve ikramlarla kutlanıyor. Eskiden içki ikramı verilirmiş, şimdi içki yerine meyve suyu veriliyor, en güzelide bu olsa gerek!  Balon turu bittikten sonra ikramın ardından uçuş yapanlara balon firması tarafından düzenlenmiş, uçuş sertifikaları dağıtılıyor. Bizde Unutamayacağımız bu fantastik anları hatırlamak için, pilotumuz C. Sousa' dan sertifikalarımızı teslim alıyoruz.

Uçuş Sertifikam...



  Ardından servisimize biniyoruz, otelimize doğru yol alıp, Konya seyahati için hazırlıklarımızı tamamlıyoruz.

  Eksikleriyle Kapadokya gezimizin sonuda geldim. Bu fantastik bölge için  en az 2 gün ayırmalı bence...Gezemediğim eksik yerleri tamamlamakta, bu baharda nasip olsun diyelim...


  










  

tamamı »

28 Kasım 2014 Cuma

SEYAHAT DEFTERİMDEN ADIYAMAN NEMRUT NOTLARIM



   Sizde benim gibi Türkiye'nin yüksek kesimleri Doğu Karadenizdedir zannedenlerden misiniz?

   Güneydoğu tamamiyle düz bir araziden ibarettir diye düşünenlere şiddetle tavsiyemdir Adıyaman Nemrut...

  Urfa, Adıyaman, Kapadokya, Konya ve daha bir çok noktaya uğradığımız turumuzun ilk uğrak yeridir Adıyaman Nemrut. Bende bir heyecan :)) Urfayı saymazsak, bitmek bilmeyen şehir ziyaretlerimizin ilkiydi en nihayetinde...

  Urfa'dan ortalama 2 saatte vardığımız Adıyaman'a, bir o kadar daha Nemrut'a ulaşmak için yol katediyoruz. Adıyaman'ın düz ve geniş caddeleri misafir ediyor bizi Kahta'ya kadar. Adiyaman'a geldim, Nemrut'a hemen çıkarım sanmayın!! Aşacağınız onlarca tepe ve bol virajlı yollar, ardından yaya olarak yol aldığınız dik bir tırmanış sizi bekliyor.

  Unesco Dünya Miras listesinde bulunan Nemrut Dağı için; bitmek bilmeyen bu yolu sabırla aştık, Milli Park tabelasını gördük, usül gereği biletlerimizi aldık ve girişimizi yaptık...Asfalt yol belli bir yerden sonra kendini taş döşenmiş geniş bir alana bırakıyor. Sağ ve sollu olarak araçlar park edilmiş. Bizde usule uyuyoruz.

Nemrut Dağı park alanı ve rampa yoldan bir kare...







 Vira Bismillah...Daha tepe noktasına çıkmadan bu görüntü hayran kalmaya yeterde artar bile. Onlarca ve yüzlerce büyüklü küçüklü dağların zirvesindeyiz. Bu görüntü beni heyecanlandırdığı kadar şaşırtmıyorda değil!

Nemruttan bir kare...




 Seyrimize tam tepe noktasında devam etmek ve Kommagene Krallığının mirasını tanımak için ileride bizi bekleyen tesise doğru yol alıyoruz. Uzun bir yolculuktan sonra gelen ziyaretçilerin dinlenip birşeyler içebileceği, Nemrut hatırası olarak çeşitli hediyeliklerin satıldığı bu küçük tesisin içerisinden, gösterilen merdivenlere doğru yöneliyoruz. Nemrut'un zirvesine çıkmak için dar, taşlı ve bayır olan patika bir yol beliriyor önümüzde.

Nemrut'a çıkıştan bir kare...

                                                  

   Bu yolu çıkmak oldukça zor ve efor gerektiren bir durum. Zirveye doğru yol aldıkça yabancı turistlere gözüm takılıyor. Üstlerinde şişme mont ve sırtlarında çadırlarıyla Nemrut'u ziyarete gelmişler. Ağustosun ortasında giyilen bu şişme montların nedenini, güneş biraz batmaya başlayınca daha iyi anladım. Güneş yüzünü biraz dönünce, Nemrut'un dondurucu bir soğuğu var.

  Nefes nefese ve zorlu bir çıkıştan sonra en tepedeyiz...Tam 2.150 metrelik bir yükseklik bizi misafir kabul ediyor. Bulunduğumuz yerden oldukça alçakta kalan irili ufaklı yüzlerce dağ seyir alanımıza giriyor. Nemrut'un simgelerini görüyorum...Merakımı cezbeden dev insan başları, kartal  ve aslan başı figürleri...konik şekilde üst üste yığılmış milyonlarca çakıl taşı ise tam bir tepe noktasını oluşturuyor Nemrutta...

  Güneş burda farklı parlıyor gibi...gökyüzünün öylesine derin bir maviliği var ve öylesine yakın geliyor ki, elimi uzatsam tutacağım sanki...

   Bu büyülü mekan Nemrut dağı'nın yamaçlarında hükümdarlık süren Kommagene Kralı Antiochus Theos'un Tanrı ve Atalarına minnetttarlığını sunmak için yaptırdığı anıtsal heykelleri barındırıyor. Nemrut, Doğu terası kutsal kabul edilmekle birlikte; Kuzey ve Batı teraslarından oluşuyor. Her üç terastada 8-10 metrelik dev heykelleri görebilmek mümkün. Doğu terası kutsal sayıldığından dolayı, Tanrı heykelleri ve koruyucu Aslan figürleri bu yönde dizilmiş. Ayrica Kral Antihochos'un mezarının burda olduğu bilinmekte fakat yapılan kazılar sonucunda kalıntılara rastlanamamış.

   Nemrut'un bir başka büyüsüde Doğu ve Batı teraslarından güneşin doğuşunu ve batışını izlemek...Yerli ve yabancı turistler bu seyir için sırtlarında çadırlarıyla akın akın Nemrut'a geliyorlar.

  Nemrut'a veda ederken...onu  kelimelere döktük, sırayı Nemrut'tan karelere bırakalım...

Nemrut Dağı ve dev heykellerden kareler...






















tamamı »

19 Kasım 2014 Çarşamba

SEYAHAT DEFTERİMDEN ÇANAKKALE NOTLARIM



 Yolunuz bazı şehirlere düştüğünde hissettikleriniz çok daha farklıdır diğerlerinden.

 Bu şehirlerin ruhu vardır... maneviyatı, huzuru doruklardadır...

 Derin bir dinginlik ve sessizlik saklar içinde...

 Bugün mürekkebim Çanakkale için kelimelere döküldü...



   2013 Trabzon-Rize gezilerinin ardından geldi Çanakkale... ve bu kutsal şehir için listelendi mekanlar...

   Özellikle Gelibolu yarımadası ziyaretlerde en ön sırada gelecek, bu iklimi soluduktan sonra Aynalı Çarşı, Truva Antik Kenti ve Assos yolmuzun düştüğü yerlerdi...

   İstanbuldan yer yer Ayçiçeği tarlaları manzaraları eşliğinde yaklaşık 3 saatte ulaştığımız Gelibolu'da ziyaret edilecek en önemli yerler şehitlikler tabiki... Bu yarımadanın her bir karesi şehitlerimizle dolu. Yollarda giderken derin bir sessizlik ve huzur hissediyorsunuz. Şehrin ruhu var dedim ya tam da böyle birşey. Önümüze o kadar çok şehitlik çıkıyorki...Hepsini ziyaret edebilmek ne güzel olurdu. Zaman kısıtlı olduğu için belli başlı yerleri gördük ve diğerlerine dualarımızı gönderdik...

57.Piyade Alay Şehitliği: Cumhuriyet döneminde yaptırılan şehitlik sonraki zamanlarda hasar görmüş. En son tarihe saygı projesi kapsamında özel bir kuruluş tarafından yeni bir mimari projeyle ziyarete açılmış. Girişte hemen sol tarafta  son Çanakkale Gazisi olan ve 108 yaşında vefat eden Hüseyin Kaçmaz'ın bronz bir heykeli mevcut.

57.Piyade Alay Şehitliğinden Kareler...




  Şehitliği ziyaretten sonra  sessiz ve dingin, doğanın hiç bozulmadığı yollarda Türk siperlerinin bulunduğu tarafa yöneliyoruz. Burada da daha önceki şehitliklerdeki gibi Çanakkale'ye ve şehitlerimize özgü hediyelik eşyalar satan küçük standlar ve köylüler karşılıyor bizi.

  Ve toprağa metrelerce uzunlukta kazılmış Şehitlerimizin savaştığı Türk siperlerini görüyoruz.

Türk Siperlerinden Kareler...





 Türk siperlerinin bulunduğu mekandan bir Gelibolu Manzarası...Conk Bayırı...Bu manzarayı sadece izlemedik biz, dinledikte...Buranın sessizliği insana çok şey anlatıyor; susuyor, tüğler ürpertiyor...



  Bu manevi diyardan Çanakkale'nin sembolü haline gelen Şehitlik Abidesine doğru yola koyuluyoruz. Geçtiğimiz yerlerde, küçük köy evlerinin çoğu müze haline getirilmiş. İçlerinde Çanakkale savaşında kullanılan, şehitlerimize ve savaşa dair her türlü mühimmat ve malzeme sergileniyor.

  Ve Çanakkale Boğazı'nın ucunda 253.000 Şehidimizin anısına yaptırılan Çanakkale Şehitler Anıtı...Anıtın bulunduğu mekan oldukça büyük. Girişte sol tarafta uzunca bir rolyef, sembolik bir şehitlik, Büyük bir Anıt bulunmakta. Şehitlikteki isimleri okurken... yaşlar 16 ,17... 

 Dev bir mermer kitaba yazılanlar ise Çanakkale'ye en çok yakışanlardan;

"Allah yolunda Şehit olanlara ölüler demeyin! Bilakis onlar diridirler. Fakat siz anlayamazsınız."(Bakara 154)

"Şehitler Allah'tan şunu isteyecekler; Ya Rabbi! bizi dünyaya tekrar gönder ve senin uğrunda bir kere daha şehit olalım."
(Hadisi Şerif)

 Toprağının her köşesinde şehit barındıran bu kutlu yarımadanın her karışını gezmek tekrar nasip olsun, Allah bizleride şehitlerin mertebesine yükseltsin duasıyla Gelibolu yarımadasından ayrılıyoruz.

Çanakkale Şehitlik Abidesinden Kareler...



                                                 









                                             

                                               






   Eceabattan Çanakkale'nin merkezine geçişler için sürekli arabalı vapurların kalktığı yerde yaklaşık 20 dk lık bir yolculuktan sonra Çanakkale'nin merkezindeyiz. Merkezde de bazı parkların içerisinde savaş zamanında kullanılan malzemeleri görebilmek mümkün. Çanakkaleli bu zaferi kimseye unutturmuyor!!!

  Aynalı Çarşı; Bu küçük şehrin sokaklarını gezerken meşhur Aynalı Çarşıya rastlıyoruz.Kapalı çarşının çok ufak versiyonu  sanki... Bu çarşı II. Abdülhamit'in saltanatının 14. yılı sebebiyle yahudi Eliyau Hallio tarafından yaptırılmış. Çarşının asıl adı Passage Hallio aslında. Çarşının girişinde aynaların olmasından dolayıda Aynalı Çarşı olarak anılmış. Savaş sırasında bombalanmış, İngiliz askerleri tarafından ahır olarak kullanılmış ve daha sonraki dönemde restore edilerek bugünkü halini almış.Çarşının içerisinde giyim,aksesuar, hediyelik eşyalara dair ihtiyaçları bulmak mümkün.

Aynalı Çarşıdan Kareler...




  Tarihte önemli bir yere sahip olan Truva Antik Kentini ziyaret için Çanakkale'nin güneyi Assos'a doğru yola koyulduk...

  Truva Antik Kenti; Tarihte Truva savaşının yapıldığı yer olarak biliniyor. 9 katmandan oluşan bu antik kentin kalıntıları bu mevkide sergileniyor. Girişte Odysseus'un Truva surlarını aşmak için yaptırdığı tahtadan at maketini yansıtmak amaçlı bir Truva Atı karşılıyor sizi.  Fakat Troy filmindeki Truva Atı'nın orjinal hali Çanakkale merkezde sergileniyor.



  Oksijenin en kaliteli halinin bulunduğu Kaz Dağları dinlenmek için bizi bekler...

  Çok yıldızlı büyük modern otellerden ziyade Butik oteller çok daha ilgimi çekmiştir. Konaklarken evindeymiş hissi verir sana ...ilişkiler resmi değil daha samimidir sanki...Çok daha farklı konseptlere rastlanabilir butik otellerde...Bir tarafında koca bir kütüphanesi olabilir butik bir otelin, yada kendinizi bir dağ evinde kalıyor gibi hissedebilirsiniz...

  Bizim otelimiz Kaz Dağlarının eteklerinde kurulmuş Yeşilyurt köyünün içinde bulunan bir oteldi. Takır tukur taşlı yollardan geçerek ulaşabildiğimiz bir köy...Dar ve taşlı sokakları evlerinin yapısıyla Bursa Cumalıkızık Köyünü de hatırlatan bu mekanda, konaklayanlara sunulan tüm ürünler köylülere aitti. Köyün içerisindeki kimi evler Cafe haline getirilmiş ve gezerken  buram buram  saç böreği kokuları tam bir köyün içerisinde olduğunuzu hatırlatıyor.


Yeşilyurt Köyünden Kareler...





                                     







   Çanakkaleyi tarihi ve turistik anlamda gezmeye doyamadık tekrar nasip olursa, gelmek üzere  Çanakkale ile vedalaştık ...
















tamamı »
40 ada adıyaman afganistan ahzab akçaabat anı anıt ankara anne ANNEMİZ antik antik kent antika antikacı arasta arif arkeoloji artuklu ASİYE asmalı asoss asteroid astroloji ayder ayet aynalı çarşı ayvalı baba adayları bakır balon baraj batı bayezid beceri bellapais bıttım bilgi bilgin bin muhteşem güneş BİPOLAR blog BOOK booking boztepe böğürtlen kışı bungalow bursa butik butik otel BÜLBÜLÜN KIRK ŞARKISI cadde cami cariye cave house conk cumalıkızık cumba cumbalıev CÜCELOĞLU CYPRUS çamlıhemşin çanakkale çocukluk çocuklukçağı dağ darulhadis darulkurra daruşşifa deniz denizli dergah derviş dervişhane dev dibekkahvesi din doğa doğu dönem dua dünya eceabat edebiyat edirne efendimiz EFENDİMİZ efibadem ege ekol elfabe emir engellenmek.blog erzincan erzurum eskimardin ev eyvan eyyub filistin FİRAVUN fotoğraf gazimagosa gebelik gelibolu gelişim genç gezi gezmek girne girnekapısı gizli göbeklitepe GÖKÇEADA göl göreme güney güneydoğu HACER hadis halfeti hamilelik HANİF harran hat hayatın içinden hayatıniçinden hazret hekimoğlu helak heykel hoca hristonunyeri hürrem HZ. AİŞE hz.ibrahim hz.muhammed ihtiyar ilim ilmisima imambakır İMRANAİLESİ imroza insan ipek isa iskender pala islam istanbul işgal kabil kahta kahvaltı kale kaleköy kapadokya kapalımaraş karaağaç karadeniz kasımiye kasr kavim kayabaşı kefalos keramet. ketlenmek kıble KIBRIS kırk mektup kıyafetname kızmesleklisesi kitap KİTAP KİTAPLAR KKTC kommagene konak konukevi konya kozahan köy köyevi kral kudüs kutsal kuyu kuzey kuzulimanı küçükprens küçükyaş külliye kültür kümbet kürk mantolu madonna kütüphanem labirent latifiye lav lazkoyu lefkoşa limon ağacı lut maçka madamınyeri mustafanınkayfesi mağara makamı ibrahim manastır MAnia MANİK MANİK DEPRESİF mardin mardinevleri medrese medyen mehmetçelebi mektup meriç mevlana MISIR mihmandar mihrab mihrimah mimarsinan miras MİSTİK modern monarşi muhafazakarpeygamber MUSA müze nebi nemrut NİL nuh of okumak orhangazi ortadoğu osmangazi osmanlı osmanlışkültür otel öğrenci pamukkale peri bacaları peygamber pilotolmak piyade psikiyatri psikolog psikoloji radeviyye rasathane resim resimyeteneği revak reyhani rize roman ruh sabahattin ali sabır sabun sahra sakızlımuhallebi sanat SARE savaş selçuklu selimiye sepet sera sevgi Seyahat seyahat defterim seyahatdefterim seyyah sıra sıragecesi SİBEL ARSLAN siyer soru cevap sultan sure suuçtu süleyman sümela süryani şems şuayb tahran tarih tasavvuf taş telkari trabzon Travel trengarı troya truva tur türbe türkiye uçak uçurtma avcısı ulu unesco urfa urfa şanlıurfa uzungöl ülke üniversite ürgüp vadi vaka yalom yarımada yaşam yayla yaylakent yazar yeşil yeşilyurt yetenek